12 Nisan 2010 Pazartesi

Bazı Zat-ı Şahanelerindeki Akıl Kırıntıları




Efendim Aysun Kayacı bacımız geçenlerde bir açıklama yapmışlar.

Harvard'da konuk öğrenci olmak onlara çok şey katmış.

Öyle ki açıklamalarından (Ve parasıyla da olsa Aysun Kayacı'yı kabul ettiklerinden dolayı) sonra Harvard'dan soğudum.


Aysun Kayacı saçlarını doğal rengine çevirmiş. Kadınlar böyle yaparlarsa iyi ederlermiş çünkü kocalarını üç ayda bir üç yüz liradan yılda toplam bin iki yüz TL'lik masraftan kurtarırlarmış.

Röfle neden üç ayda bir oluyor? Ve niye 300 TL? Daha ucuzu yok mu? 

Aysun'un matematiğinin çok kuvvetli olduğunu, kadınların kendi masraflarını ödemekten aciz olduklarını ve Harvard'daki derslerden sonra saçlarımızı artık boyamayıp ömür boyu tasarruf edebileceğimizi öğrenmiş bulunduk.

Sen çok yaşa Harvard!

ALMA





Rodrigo Blaas 'ın anime kısa filmi.
Coraline'ı anımsatsa da izlemesi keyifli yapanların ellerine sağlık.

Detaylı bilgi için ;

http://almashortfilm.com/

11 Nisan 2010 Pazar

L'Oreal Loreal Renoviste Anti Aging Glycolic Peel Kit Maceram

Arkadaslar herseylerini paylasmalidirlar ozellikle de guzellik sirlarini oyle degil mi?
Neyse ki benim arkadasim da sirlarini saklayanlardan degil paylasanlardan:)
Ve sirrimiz: 
L'Oreal Loreal Renoviste Anti Aging Glycolic Peel Kit










Bir kosu eczaneye gidip aldigim Glikolik Asitli Peeling Kurumu uygulamaya baslamak icin haftasonunu sectim. Aceleye gelmesin sakin sakin bir baslangic olsun istedim. Simdi boyle glikolik falan diyince bu da nesi dediginizi duyar gibiyim dolayisiyla hemen aciklamaya basliyorum. Dostumuz AHA'yi duymayanimiz hemen hemen yok gibidir. AHAlar kollagen ve elastin dokusunu harekete geçirerek, yeni baştan üretim yapılmasını ve bu vesileyle cildin çok belirgin derecede gergin daha iyi durumda ve yumuşak olmasını sağlar. Aynı zamanda sert olan deri hücrelerini çözerek derinin daha sağlıklı olmasını sağlar. Tıkanık gözenekler açılır ve zararlı maddeler dışarı atılır. Dokulardaki yara izleri kapanır ve deriye renk veren pigment maddesinin düzeni sağlanır. Stabil, renksiz, kokusuz, suda çözünebilir ve toksik olmamaları nedeniyle kullanım avantajı sağlarlar.
AHAarın en önemli üyeleri:
Şeker Kamışı -  Glikolik Asit
Süt Asiti -  Laktik Asit
Elma Asiti -  Malik Asit
Üzüm Asiti - Tartarik Asit
Limon Asiti -  Sitrik Asit

AHAların Kozmetik Özellikleri
Cilt lekelerinin giderilmesi: Yaşlılık lekelerini uzaklaştırmak için günlük uygulanılabilen krem, losyon veya jeller, % 10-12 konsantrasyonlarında nötralleştirilmiş AHA içermektedir. Bu lekelerin yok olması cildin özelliğine göre birkaç haftadan 9-12 aya kadar sürebilir. Bu tip preparatların yüze uygulanması, cilt duyarlılığının yüksek olması nedeniyle önerilmemektedir. % 8 glikolik asit, % 2 hidrokinon ile birlikte jel şekline sokularak, pigmentasyonu azaltarak tüm cildin rengini açmak amacı ile etnik kozmetik ürünlerde kullanılmıştır.
Cildin nemlendirilmesi
Akneyi engelleme
Cildin soyulması ve kırışıklıklar
Tırnaklara düzgün görünüm vermek
Jiletle traşa bağlı kıl dönmesi enflamasyonları 

Glikolik Asitle ve AHAlarla ilgili bu bilgilerden sonra Peeling Kit'imize gelirsek eger. Icinde uc tane tup var. Biri 5 dakika cildinizde bekleyen glikolik asit. Digeri bu asidin ciltten silinmesini saglayan preparat. En sonuncusu ise nemlendirici anti aging krem.
Hergun yapacagimizi saniyordum ama hayir haftada uc kere peeling geri kalan gunlerde de nemlendiricisi suruluyor.

Benim Bugun ilk gunum. Kür bir ay surecek. Ara ara size gelismeleri bildirecegim. Bugun cildimde hafif bir isinma hissediyorum sadece. Cevremdekilere bir degisiklik olup olmadigi sordum biraz parliyorsun dediler. Haydi bakalim yoksa piril piril mi olacagiz hanimlar? :) 
Gorusmek uzere:)

ONEMLI UYARI: LUTFEN CILDINIZLE ILGILI UYGULAMALARA DERMATOLOGUNUZLA KONUSMADAN BASLAMAYINIZ!






10 Nisan 2010 Cumartesi

DR. PERRICONE DEN GÜZELLİK VE SAĞLIK SIRLARI

Kitapçı gezmeyi çok seviyorum. Dr.Perricone ile de Remzi Kitabevinde dolaşırken tanıştım. Tabi ki kendisi ile değil kitabı ve söyledikleriyle tanıştım :)


Temel olarak hücre iltihaplanmasının yaşlanmaya neden olduğuna inanıyor Dr.Perricone. Bu iltihaplanmayı azaltmak ve engellemek genç kalmayı ve sağlıklı olmayı sağlayacak. Yani tüm hücreleriniz sağlıklı ise sizde genç ve güzelsiniz. Güzellik içten gelen bir ışıltı.(Hala kremlerede inanıyorum ama sağlıksız bir bedene hiç bir kremin iyi geleceğini düşünmüyorum.)

Hollywood’da oldukça popüler bir doktor Dr.Perricone hayranları arasında Cate Blanchett, Kim Cattrall, Uma Thurman ve Julia Roberts' ı sayabiliriz.

Sizlerle de bilgilerimi paylaşayım istedim. Beni tanıyanlar bilir 140 yaşına kadar sağlıklı ve güzel yaşamayı ve yaşlanmayı planlıyorum. Bu yazıda Perricorne’dan öğrendiklerimi çok özet bir halde sizler ile paylaşacağım.





DR. PERRICONE’UN YAŞLANMANIN EFLAMATUAR TEORİSİ


1-SERBEST RADİKAL HASARI + ENFLAMASYON = HÜCRE BOZULMASI = YAŞLANMA

Yukarıdaki basit eşleşme güzellik ve sağlık için Dr. Perricone’un reçetesinin temel taşıdır. Buna göre hücresel bozulmayı önleyerek, yaşlanma sürecini kökten frenlemek esastır.
Bunu nasıl yaparız?

Öncelikle, serbest radikal veya oksidatif zararları önleyerek veya sınırlandırılarak. Eksik elektronlu oksijenler serbest radikallerdir. Stabil değildir ve reaktiftirler; eksik elektronlarının yerini doldurmak için spiral bir düşüş yaratarak sağlıklı hücreden elektron çalarlar.

Serbest radikaller, nefes alma, yiyeceklerin sindirilmesi gibi normal fizyolojik fonksiyonlarla doğal yollardan üretilse de bunlar, UV hasarı, şeker açısından yüksek bir diyette, sigara içmekle gelen, stresle ve vücuda saldıran kirlilikle oluşan serbest radikallerin verdiği yoğun zarardan uzaktır.
Serbest radikal, savunma mekanizmasının ilk aşamasına saldırdığında, hücre plazma membranı, arachidonic asit salarak kendini korur. Bu tam olarak bozulana dek, hücre içinde enflamasyona neden olur.

Serbest radikalin bu kombine gücü, “çifte yıkım” olarak bilinen enflamasyon yapıcı ve harap edici etki oradaki ve ondan ötedeki hücrelere saldırarak büyük hasar verir. Hormon reseptörleri ve sinir taşıyıcılar tehlikeye atılır. Hücrenin çöp sindirme kabiliyeti bozulur, bu da nem kaybına neden olan tuz birikimine sebep olur. Vücutta DNA ve RNA bozulur. Kolajen ve elastin kırışıklık formuna girerek hasar görür. Bu hücre bozulması, vücudun kontrol dışına çıkmasına, hastalıklara ve yaşlanmaya neden olur.



ANTİOKSİDANLAR + ENFLAMASYON ÖNLEYİCİLER = HÜCRE YENİLENMESİ

Antioksidanlar tıpkı bir paspas gibi, serbest radikalleri yakalayıp kaldırarak, onların hücre elektronlarını çalmasını engelleyerek oksidatif zararı önler ve oluşmuş zararın da geri döndürülmesine yardımcı olur. Antioksidan özelliklerine sahip olan birçok besin de doğal enflamasyon önleyici olarak rol oynar. Hepsi birlikte, hücresel seviyede “çifte yıkım” etkisine karşı mücadele eder, vücudu kuvvetlendirir ve yaşlanma sürecini yavaşlatır.


2- SESSİZ ENFLAMASYON

Vücudumuzun strese verdiği tepki



3- GLİKASYON

Şeker ve vücudumuzda şekere dönüşen karbonhidratlı gıdaların hücrelerimize ve vücudumuza verdiği hasardır.








DMAE

DMAE ( Dimetil amino etanol) doğal olarak oluşan, önemli ölçüde anti-aging, ve enflamasyon önleyici özellikte olan bir maddedir. DMAE insanların sinir dokusunda, belirli deniz ürünlerinde özellikle somon balığında bulunur. Sinir hücrelerinin birbiri ile etkileşimini sağlar ve daha da önemlisi kasların uyanması ve anlaşması için gerekli olan sinir- kas arası haberleşmeyi sağlar. Yaşlandığımızda, kaslar diriliğini ve gerginliğini kaybeder, vücut ve yüz, genç ve diri bir görünüm için DMAE’ye ihtiyaç duyar.



Alfa Lipoik Asit –/ İnce çizgiler, kırışıklıklar, cilt kusurları ve genişlemiş gözenekler için önerilir

Serbest radikallerin hasarlarına karşı ilk savunma hattı, vücutta bulunan ve alfa lipoik asit (ALA) olarak bilinen bir bileşiğe aittir.ALA en güçlü anti-aging antioksidan ve kullanılır enflamasyon önleyicilerden biridir. Dr. Perricone onu geniş kullanım alanına sahip olduğundan evrensel bir antioksidan olarak değerlendirir. Bölgesel uygulamalar için uygun konsantrasyondaki, ALA cilt kusurları için tam olarak bir silgi gibi rol oynar.



Vitamin C Ester – / Derin kırışıklıklar, sıkılık kaybı, doku değişimi ve solgunluk için önerilir


C vitamini güçlü bir antioksidan ve enflamasyon önleyicidir ama stabil değildir ve kolayca cilt içine absorbe olmaz. C vitaminini bağlamak için Ester bağı kullanır ve formülündeki patentli C vitamini esterini oluşturmak için palmiye ağacı yağı kullanır. Stabil ve tahriş etmeyen özellikte olması ve kolaylıkla cilde nüfuz edilebilmesi için, yağ ve suda çözülebilir. Kolajen ve elastin üretimini uyarır, cildi sıkılaştırır, toparlar, renklendirir ve parlatır.



NÖROPEPTİTLER - / Sonuçları yoğunlaştırmak ve hızlandırmak, cilt bakımını geliştirmek için önerilir.


Yaşlandığımızda, tahrip olmuş cilt hücreleri hissiz olmaya başlar. Bu aşamada, cilt aktif içeriklerin yararlarından faydalanmaya elverişli değildir. Nöropeptitler tıpkı bağlantı kablosu gibi içeriğin emilimini sağlar. Hücrelerin arasındaki iletişimi arttırarak tedaviyi kabul eder ve iyileştirir.


OLIVE OIL POLYPHENOLS – ZEYTİNYAĞI POLİFENOLLERİ / Koruyucu cilt bakım tedavisinde ilk adım olarak önerilir. Hassas ve tahriş olmuş ciltler için idealdir.


Halis zeytinyağında bulunan, zeytinyağı polifenolleri, önemli antioksidanlar içerirler ve enflamasyon önleyicidirler. Zeytinyağı polifenol gruplarının en güçlü üyesi hidroksitirosoldür. Tahriş etkisi yaratmadan, anti-aging yararları cilde taşıyabilir, hassas cilt için ideal bir terapidir. Zeytinyağı, aynı zamanda nazik ve yumuşatıcı özellikleriyle besleyen ve cildi nemlendiren, süper bir yumuşatıcı olan oleik asitçe de zengindir.



Dr.Perricorne un kitaplarını okumaya başladıktan sonra balığa delice bir önem verdiğini fark ettim.

Balığın bu kadar önemli olmasının nedeni içerdiği omega 3 yağ asitleri idi. Dr.Perricone haftada 5-6 öğün balık yemeyi öneriyor. Hatta kendi kahvaltı tabağında somon olduğunu kitaplarında anlatıyor.

Bu kadar fazla somon tüketmeyi istesem bile beceremeyeceğimi anladım. Eczacı arkadaşım Gürkan daha önce cildin güzel olsun istiyorsan balık yağı tabletleri kullan demişti. Bende balık yağı tabletlerine başladım. Her öğün 1000 mg balık yağı tabletlerinden içiyorum. Yani günde 3000 mg balık yağı tüketiyorum.

Omega-3 nedir?

"Omega-3 vücut tarafından yapılamayan ve dışarıdan yiyeceklerle alınması gereken doymamış yağ asitlerinden biridir ve kendi içinde de EPA ve DHA olarak ikiye ayrılmaktadır."

Omega-3 yağ asitleri sayesinde:


* trigliseridler ve kolesterol düşer, böylece damar tıkanıkları ve buna bağlı kalp hastalıkları, kalp krizi ve felç riski azalır.

* bağışıklık sistemi güçlenir

* kansere karşı koruma sağlanır

* beyin, retina, sperm, cilt hücreleri güçlenir

* insülin kullanımını artar (şeker hastalığı için faydalı)

* kanı inceltir ve akışını kolaylaştırır, kanın pıhtılaşmasını önler

* iltihap önleyici etkisiyle romatizmal hastalıklara karşı koruma sağlar

9 Nisan 2010 Cuma

ÇEKİK GÖZLÜ YAKIŞIKLILAR

Aşk benden uzak olsun dedim. Büyük konuşmamak lazımmış! Tadanobu Asano'ya çok fena aşık oldum.

Çekik gözlü adamları dönem dönem çekici bulurum. Sanırım çekik gözlü olmasada onlara en çok benzeyen adam olarak Johnny Depp 'i söyleyebilirim.Onu ilk 21 Jump Street de fark etmiştim. çocuktum ama uyumaz 21. sokağın başlamasını beklerdim.

Sanırım ondan bir sonraki çekik gözlüm Mark Dacascos idi. one Only the Strong filminde tutulmuştum. Capoiera ile tanıştırmış idi bizi.Diğer filmlerini beğenmesemde tek filmi ile adama aşık olmuştum.

ÇEKİK GÖZLÜ YAKIŞIKLILAR



Aşk benden uzak olsun dedim. Büyük konuşmamak lazımmış! Tadanobu Asano'ya çok fena aşık oldum. Ondan size daha sonra bahsedeceğim. Şimdilik son çekik gözlü aşkım olduğunu bilmeniz yeterli.



Çekik gözlü adamları dönem dönem çekici bulurum. Sanırım çekik gözlü olmasada onlara en çok benzeyen adam olarak Johnny Depp 'i söyleyebilirim.Onu ilk 21 Jump Street de fark etmiştim. Çocuktum ama uyumaz 21. sokağın başlamasını beklerdim.







Nasıl unuturum bir de Keanu Reeves var. Bill & Ted's Excellent Adventure filminde fark etmiştim onu. Çok eğlenceli ama salak saçma bir şeydi . O filmi izlerken tek farkkettiğim Keanu idi :).






Sanırım ondan bir sonraki çekik gözlüm Mark Dacascos idi. Only the Strong filminde tutulmuştum. Capoeira ile tanıştırmış idi bizi. Diğer filmlerini beğenmesemde tek filmi ile adama aşık olmuştum.


Tam büyüdüm çekik gözlüler devri bitti derken Lost izlemeye başladım. Millet Sawyer'a, Jack'e hasta olurken ben Jin abiye hasta oldum. Nam-ı diğer Daniel Dae Kim. Şimdi bana bakıp ''Lost daki tek çekik gözlü jin mi?'', ''Bak orada ölüleri gören adam Miles var ya'' demeyin! Her gördüğüm çekik gözlüyü hoş bulmuyorum. Ken Leung çekici bulduğum çekik gözlüler sınıfına girmiyor.



Tam Lost bitti, çekik gözlü devri kapanıyor diyordum ki ; Lost'un yapımcıları yeni bir dizi sürdüler piyasaya Flashforward. John cho 'nun canlandırdığı flashforward karakter Demetri Noh da çekici bulduğum çekik gözlüler arasına girdi.




Ve son aşkım, sadece yakışıklı ,çekici değil iyi bir oyuncu da aynı zamanda Tadanobu Asano ondan size çok yakında detaylıca bahsedeceğim....

Sizin çekici bulduğunuz çekik gözlüler var mı ?

8 Nisan 2010 Perşembe

ATEŞBÖCEĞİM MİSİN ?


Benim ayarımı eski türk filmleri, beyaz atlı prensli masallar ve holivud romantik komedileri bozdu. Üzerine Aysel Gürel, Fikret Şenez tuz biber oldu. Bana aşkın nasıl olması gerektiğini tüm yaşamımda haykırıp durdular. Bir kere fedakar olacaktın, sevdin mi ölümüne sevecektin. Zaten aşk mazoşit bir duyguydu. Acı çektikçe daha da çok sevecektin.

Aşka dair ilk imgeleri anımsıyorum çocukluğumdan bugüne... O akşam annemle babam akşam yemeğine Yılmaz abilere davetli idiler. 7 yaşlarındayım, İstanbul da üsküdar da bir evde oturuyoruz. Yılmaz abilerde bize çok uzak değil ama nedense biz çocukları yani kardeşim ile beni erkenden yolladılar. Film sahnesi gibi bir görüntü düşleyin. Çok yakışıklı bir adam ve çok güzel karısı gencecikler, yeni evliler misafir gelmeden mutfakta son hazırlıklarını yapıyorlar. Yılmaz abi salata hazırlıyor fonda bir müzik ;


aşk bahçemi süsleyen/ inci çiçeğim misin

gecemi aydınlatan/ ateşböceğim misin

gençlik başımda duman/ ilk aşkım ilk heyecan

kovaladıkça kaçan/ ateşböceğim misin

bahar dalında yaprak/ yıldızdan daha parlak

gözyaşımdan yuvarlak/ ateşböceğim misin

doğmayan güneşimsin/ rüyalarda eşimsim

sevgilim söyler misin/ ateşböceğim misin



Aklımda aşka dair ilk imge bu sanırım. Aysel Gürel in sözleri Güzin ve Baha'nın bestesiyle....

7 Nisan 2010 Çarşamba

AŞK MI SEVGİ Mİ?



Love and other disasters en sevdiğim filmlerden biridir. Alışıldık romantik komedilerden farklıdır. Benim çok uzun zamandır aradığım şeyi tek kelimede tarif eder.
"true love isn't an event but rather a process" Yani gerçek aşk anlık değil, bir ömür süren bir süreçtir. (Çevirisi için cevvalkoala'ya teşekkürler)

Bir çok kere aşık oldum zannettim. Hatta bir ara Benim kalbim çok kompartmanlı derdim.Herkesi sevebiliyordum bunu da aşk zannediyordum. Sonra bir gün anladım. Ben seviyormuşum aşık olmuyormuşum.

Tam altı sene evvel bir gün aniden sanki bir tren çarptı bana. Öyle sarsıldı dünyam. Aşk ne imiş anladım.Bunu daha evvel anlatmıştım size. Merak edenler buradan tekrar okuyabilir.

Artık aşk ile işim olmaz. Aşk deneyimi bana kalbimin kırılmasını,güvenimin derinden sarsılmasını öğretti. Ben artık huzur ve güven arıyorum. Bana aşık olmasın kimse. Emek versin ve çok sevsin içi titresin. Bir bebeği kucağında tutar gibi şefkat beslesin. Beni görünce kalbi deli gibi atmasın. Sabah akşam beni düşünmesin. Ama bir şey görüp beni çağrıştırdığında gülümsesin. Basit şeyler paylaşsın benimle elele bir film izlemek gibi, ilk kez denenen bir yemeği tatmak gibi... Sarılsın, sonra ısısı güven versin bana, huzur versin.

Ben artık kimseye aşık olmak istemiyorum! Emek verip sevmek istiyorum,emek verilip sevilmek istiyorum. Kalbim yerinden fırlamasın. Sakin ,basit,huzurlu bir yaşamım olsun.

Peki siz ne istiyorsunuz aşk mı sevgi mi?

Not: Benim için aşk boktan bir deneyim oldu diye sizinki de öyle olacak demek değil tabi :)))

BALKONDA TARIM


İki senedir balkonda bir şeyler yetiştirmeye çalışıyorum. Amacım aile bütçesine katkıda bulunmak falan değil. Evde yaşayan büyüyen bitkilerim olması fikrinden çok hoşlanıyorum.

Bu sene balkonda tarım olayındaki üçüncü senem. Sizi bilmiyorum ama ben şehir çocuğu olarak büyüdüm apartman aralarındaki boş kalan arsalarda oynadım. Annem dalga geçer bizimle ''Bizim çocuklar eline toprak değse pis oldu zanneder'' diyerek.

İlk sene domates yetiştirmeyi deneyeyim dedim yalnız balkona çıkarmadım. Arılar ile tanışamadığından döllenip domates veremedi zavallıcık. İçerde olduğu için ölmedi de ertesi sene sıkıldım bir işede yaramıyorsun domates de vermiyorsun diye kızıp zavallı domatesi balkona atıverdim. Bana inat nasıl coştu çiçek açtı domatesler verdi .İnanılmaz lezzetli.

İnsan kendisi bir ürün yetiştirince inanılmaz mutlu oluyor. Hormonsuz olduğundan yüzde yüz eminim. İnsanın içi rahatlıyor. Balkonda yeşilliğin oluyor sulamak için balkona çıkmak gerekiyor emek verdiği şeyi seviyor insan.

İkinci sene işi biraz daha büyüttüm biberler ektim. salatalık ektim. Pazardan ekilmiş saksıda çilekler aldım. Fesleğen,reyhan,biberiye aldım.

Bu sene de birşeyler ektim. Tere otu,fesleğen,kekik ve domates. Geçen cuma diktim saksılara. Tohum paketinin üzerinde 18-20 günde çimlenir diye yazıyor.

Büyük bir heyecan ile çimlenmelerini bekliyorum. Bu sene otlar var balkonumda. Bir iki haftaya kadar pazarlarda fideler satılmaya başlar.

Bulabilirsem çilek ve biberiye almak istiyorum.Tıpkı hayvanlar gibi bitkilerde sizi mutlu edebiliyor. Ben kendi ürünlerimi yetiştirmekten çok mutluyum.Sizlere de tavsiye ederim.

Sadece yenebilecek şeyler yetiştirmiyorum. Evde bir çok menekşem ve ağaç büyüklüğünde bir de kauçuğum var.

3D Sinema Keyfi

Bu hafta sonu "Clash of the Titans - Titanların Savaşı" adli filmi izledim. Her zamanki gibi 3D keyfinin tadını çıkardım. Mitolojik hoş bir hikaye, biraz aksiyon vs. Çok mu süperdi? Yok. Kötü müydü? Kesinlikle değil. Eğlenceliydi gerçekten de. Ama Avatar'dan sonra izlemiş olmasaydım daha çok beğenirdim sanırım.

İlk kez Ankamall (o zamanlar Migros idi) Imax Sinemasında 3D ile tanışmıştım.Hemen nasıl çalıştığını öğrenmiştim. Normal sinemalarda tek projeksiyon olurken, imax’te her biri RGB (red-green-blue) bileşenlerinden birini gönderen 3 projeksiyon vardı. Özel gözlükleri ile 3 boyutlu izlenimi yaratılıyordu. Imax perdeleri ve salonları devasa idi. Film başlamadan önce elinde mikrofon ile bir bayan, salon ve perde büyüklüğü hakkında bilgi veriyordu. Demişti ki perde 16 metre (5-6 katlı bir apartman kadar) yüksekliğe ve bir basket sahası genişliğine sahipti. Şimdi düşünüyorum da biri filmden önce gelip böyle bişey anlatsa olaya çok gülerim ama o zaman hiç yadırgamamıştım nedense. Belki de normal filmlerin 3-4 katı kadar ödeme yapınca normal gelmiştir. :)
İlk izlediğim film "T-REX: Dinozorlar Devrine Dönüş" idi. Gerçekten de dinozorlar devrine dönmüş gibiydim. Dişleri burnumun dibindeydi. Ayak sesleri sanki heme ardımdan geliyordu.

Konu çok anlamlı değildi. Sadece 45 dk sürüyordu ve çok pahalıydı. Lakin çok eğlenceliydi. Bir de film önesi gösterilen 3D çizgifilm vardı ki anmadan geçemeyeceğim. izleyenler bilir, süper bir şeydi. O kadar gerçekçiydi ki uçuşan baloncukları yakalamaya çalışan insanlar vardı etrafta.

Gün gelecek tüm filmler böyle olacak diyorlardı o zaman. Gel gelelim o zamanlar sadece 3 film vardı. Bense sadece T-rex'i izleyebilmiştim. Sonunda gün geldi, gerçekten de 3D filmler sardı etrafımızı. (Korsanla mücadelenin payı büyük tabi bu işte.) Daha uzun, daha anlamlı konuları olan filmler çekilmeye başlandı. Eh tabi ben de 3D fanı olarak bu işten gayet memnunum.

Gözlükler gözümde ağırlık yapsa da, baş ağrısı yaratsa da gene de keyifli işte. Üstelik eskisi kadar pahalı da değil. Ama bunu da bir bedeli var: Eskisi kadar içine giremiyorsunuz filmin. Burnunuzun dibine kadar gelmiyor ya da boşluğa düşüyormuşsunuz gibi hissettiren bir sahne gerçekten de adrenalin salgılamanıza sebep olacak kadar gerçekçi değil. 3D bir dünyaya uzaktan bakıyorsunuz sadece. Zamanla gelişeceğini umuyorum. Korsandan kaybedilen parayı 3D ile kazandıklarında daha da etkileyici şeyler üreteceklerini umut ediyorum.

5 Nisan 2010 Pazartesi

BU MASKELER HAYAT VERIYOR

Kis aylarindan ciktigimiz su gunlerde cildimizin ve saclarimizin soguk,ruzgar,hava degisimi gibi sebeplerle yorgun dustugunu farkedeceksiniz.
Iste bu donemde imdadiniza gene dogal urunler kosacak. Herseyden evvel C vitaminli meyve ve sebzeleri bolca tuketmelisiniz.Kahve ve cayi azaltmalisiniz. Bol spor yapmalisiniz iste o zaman vucudunuz size tesekkur edecek.
Bir de benim leziz maskelerimin tadina bakarsa cildiniz iste o zaman mutluluk nidalari duyacagima eminim hepinizden:)

Isin en onemli kismi olu derileri yoketmek. Olu deriler cildinizde kaldigi surece cildi beslemek imkansiz. Dolasiyla once buharla olu derileri yumusatacak (mesela guzel uzun suren rahatlatici bir banyo seansi) sonra da lifinizi elinize alarak vucudunuzu ve cildinizi bu olu derilerden arindircaksiniz.
DIKKAT! Yuzunuzu ovarken son derece nazik davranmalisiniz. Oyle hatir hutur ovmaya kalkmayin. Gercekten kas yaparken goz cikmasin:)))

Daha sonra da maskelerimden birini secip bir ay boyunca haftada iki kere uygulayin.
Haydi bakalim:) Kolay gelsin:)

1-Kayisi Maskesi
Iki corba kasigi yogurdun icine iki uc damla kayisi yagi damlatiyorsunuz. 1 cilegi ezip atiyorsunuz.
Iyice karistirip cildinize suruyor 20 dakika bekliyorsunuz. Ilik suyla cildinizi temizliyorsunuz.
Hem nem, hem C vitamini daha ne isteriz degil mi?


2-Salatalik Maskesi
Salataligi rendeleyip birkac damla limon sikiyorsunuz. Yogurtla karistiryorsunuz cildinize suruyorsunuz. 20 dakika bekledikten sonra ilik suyla yikiyorsunuz. Canlandirici bir maskedir cilde ferahlik verir.

3-Domates Maskesi
Domatesi rendeleyip, 2-3 damla zeytinyagi ve biraz sut ile karistirin. Kuru ciltlere birebirdir.

4-Dekolte icin Badem Maskesi
Badem yagi ve 1 yumurtanin akini karistirin. Boyun,cene alti,gogsunuzun ust kismini bu karisimla kaplayarak 20 dk bekleyin. Piril piril bir ten sizi bekliyor.

31 Mart 2010 Çarşamba

Yurtdışından gelene sipariş vermek


"Süper birşey buldum! Tam da istediğim gibi! İnternetten baktım, fiyatı da çok uygun! Ama Türkiye'de... Neredeyse 3-4 katı! Keşke yakınlarda Amerika'dan dönen birisi olsa da gelirken getirse.."

Bu hikayeyi ben çok duydum çevremden, eminim siz de benzer durumlarda kalmışsınızdır. Yurtdışından gelen kişiye sipariş vermek ülkemizin en sık rastlanan tasarruf yöntemlerinden biri olmuştur :)

Biz de bu fikirlerden yola çıktık ve T. en sonunda Yugidi'yi kurdu. Yurtdışından gelenler ve sipariş vermek isteyenleri birleştiren bir site! Site tamamen gönüllülük üzerine, yani ticari bir durum yok.. Varsa da gelen ve sipariş veren arasında, sitenin bu işe karışmak gibi bir niyeti henüz yok..

Türkiye'ye elektronik, parfüm, makyaj malzemesi, spor ekipmanları getirmek, Yurtdışında yaşayan Türklere de simit, rakı, çiğ köfte, tel kadayıf temin etmek için kişileri buluşturmak, bu arada bu neşeye ve keyfe ortak olmak, tabi kendi siparişlerini de verebilmek sitenin kuruluş amacı..

Üye olduğunuzda istediklerinizi girebiliyorsunuz, yurtdışına gidiyor veya Türkiye'ye dönüyorsanız arzu etmeniz halinde ilan verebiliyorsunuz ve sitede ilan verenlerle iletişim kurabiliyorsunuz. YUGIDI onaylı kullanıcılar da alışveriş sırasında hiç sorun yaşamayacağınız kişiler, çünkü bizim arkadaşlarımız :) Beraber çalıştığımız, okuduğumuz, sohbet ettiğimiz insanlar!

Her türlü fikir ve önerilerinize açık olan ve henüz gelişme aşamasında olan siteye Buradan ulaşabilirsiniz.

Sevgiyle,

Kadın Patron Olduğunda

Efsanevi mucit, “ kadınlar tarafından yeni çalışma alanlarının edinilmesi ” ve “ kademeli olarak liderlik gaspı ” nı öngörüyor. Mühendis, fi...